El Salvador, son yıllarda yaşanan toplumsal huzursuzluk, şiddet ve ekonomik kriz nedeniyle birçok insanın umutsuzca güvenli bir yaşam arayışı içinde göç etmesine neden oluyor. "Cehennemdeki göçmenler" ifadesi, El Salvador'daki yoksulluk ve şiddetin zirveye çıktığı bir ortamda, bu ülkeyi terk eden bireylerin yaşadığı zorlukları ve bu zorlukların ardındaki sebepleri anlatmak için kullanılıyor. Ancak, bu durum sadece El Salvador’un değil, aynı zamanda ABD’nin sorumluluğunda olan karmaşık bir mesele olarak dikkat çekiyor.
El Salvador, uzun yıllar süren iç savaşın ardından 1992'de barış anlaşmasına kavuşmuş olsa da, ülkede hala ciddi sorunlar devam ediyor. Ülkede %30’luk bir yoksulluk oranı bulunurken, genç nüfusun büyük bir kısmı sokak çeteleri ve uyuşturucu kartellerinin etkisi altında yaşamaya çalışıyor. Bunun sonucunda, aileler çocuklarını daha iyi bir geleceğe sahip olabilmeleri için göç etmeye teşvik ediyor. Göçmenler, gittikleri ülkelerdeki yaşam şartlarının El Salvador’daki yaşamlarından çok daha iyi olacağını umuyor. Ancak, çoğu zaman beklenenin aksine, Afrikalı ve Güney Amerikalı göçmenler birçok zorlukla karşılaşıyor.
ABD, El Salvador’da meydana gelen iç savaş ve istikrarsızlığa doğrudan müdahil olduğu için birçok kişi, göç krizinin bu ülkenin geçmişteki askeri ve ekonomik müdahalelerinin bir sonucu olduğunu savunuyor. Uzun yıllar boyunca ABD'nin desteklediği hükümetler, yolsuzluk ve insan hakları ihlalleri ile anıldı. Bu nedenle, El Salvador’daki sosyal ve ekonomik krizlerin, ABD’nin sorumluluğunun bir parçası olduğu düşünülüyor. Özellikle, 1980'lerdeki iç savaş sırasında ABD'nin sağladığı askeri yardımlar ve sonra gelen siyasi müdahaleler, ülkedeki ciddi istikrarsızlıkların temel nedenleri arasında gösteriliyor.
Bugün, El Salvador'dan gelen göçmenlerin sayısı artarken, ABD'nin göç politikaları da tartışma konusu oluyor. Trump yönetimi döneminde yürürlüğe giren katı göçmen politikaları ve sınır güvenliği uygulamaları, birçok göçmenin tehlikeli koşullarda yolculuk yapmasına neden oluyor. Biden yönetimi ise, bu krizi çözme adına El Salvador ile iş birliğine gitse de, etkili çözümler üretmek hala mümkün olmamıştır. El Salvador’u desteklemek amacıyla yapılan mali yardımlar, genellikle yolsuzluğa karışmış yerel yöneticilere gittiği için halkın yaşam koşullarını iyileştirme konusunda etkisiz kalmış durumda.
El Salvador'daki ailelerin yaşadığı kabus, aynı zamanda ABD'deki göçmen politikalarının sonuçlarıyla da iç içe geçmiş durumda. Sınırda yaşanan insanlık dramı, göçmenlere karşı uygulanan sert kurallar ve gözaltı merkezlerindeki kötü koşullar, sonucu daha da karmaşık bir hale getiriyor. Göçmenler, ABD'ye ulaşma umuduyla yıllarca süren zorlu bir yolculuğa çıkıyor. Ancak, çoğu zaman bu yolculuk, hayatlarını riske atmaktan başka bir şey olmuyor. İşte bu yüzden, El Salvador’daki “Cehennemdeki” yaşamlarından kaçan insanlar, aslında ABD’nin sorumluluk alanına giren bir krizle karşı karşıya kalıyorlar.
Sonuç olarak, El Salvador’daki göçmenlerin yaşadığı trajedi, sadece bu ülkenin değil, aynı zamanda ABD’nin de üzerindeki bir yük haline gelmiştir. Ülkeler arasındaki bu karmaşık ilişki, göçmenlerin yaşamlarını etkilerken, aynı zamanda iki tarafın da geleceğini şekillendirmektedir. El Salvador'un mevcut durumunu ve ABD’nin bu süreçteki rolünü anlamak, daha etkili göç politikalarının geliştirilmesi ve insan hayatının korunması açısından büyük önem taşımaktadır.